ŞEHİRCİLİK
Şehircilik kavramı ile biz Türkler tarih boyunca tanışamamışız. 21. Yüzyıla geldiğimiz şu günlerde bile hâlâ sorunlarımız var şehir ile, şehirde yaşamak ile. Bunu tahmin etmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bile tek başına yeterli bir göstergedir.
Çok Yönlü
Daha bir kaç gün önce yeni bir düzenleme ile bakanlığın adı daha ileri bir boyuta taşınıp Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yapıldı. Şehircilik yetmezmiş gibi iklim değişikliği de konuya dahil oldu. Düşünsenize bakanlığın bir şubesinde yapılan imar düzenlemesi aynı bakanlığın başka bir şubesince çevreye uyumu, yeni şubesiyle de iklime etkisi konusunda tetkik edilecek. Gerçi bu idari yönetim biçiminde ayrı bir bakanlık bile olsa farketmez ama insan yine de olur mu öyle şey diye söylemeden edemiyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun büyük bölümü köy ve kasabalarda yaşamakta idi. Şehirde yaşayanların oranı gerek ekonomik sebeplerle, gerek güvenlik, gerekse işsizlik gibi sebeplerin sonucu yaşanan iç göç yüzünden tersine bir şekilde değişti.
Af Mı? Ceza Mı?
Başta İstanbul olmak üzere bir çok şehir çok hızlı göç aldı ve gecekondu virüsü çok kısa sürede yayıldı. İlk zamanlar sadece tek katlı yığma şeklinde yapılsalar da sonraları birden çok katlı ruhsatsız ve kontrolsüz yapılaşma furyası yaşandı. Bir süre sonra da imar affı getirilerek işgal altındaki devlet arazileri neredeyse bedavaya dağıtıldı. Kaçak yapı yapmayan dürüst vatandaş cezalandırıldı dürüst olmayana tapu verildi. Bu süreç yaklaşık otuz yıl sonra yeniden yapıldı.
Gelişen teknoloji, uydular ve en son drone teknolojisi ile neredeyse sokaktaki arabanızın plakasını uzaydan okuyabilecek düzeye gelen sistem eğer isterse bir tane çivi çakmaya için vermez. Bu mekanizma şimdilik bu amaçlar için kullanılmıyor ama yakın zamanda güvene gelecektir.
Planın Kaç Yıllık?
İyi bir şehirleşmenin iyi bir planlamadan geçtiği, gelecek 50 yılın nüfus verilerine göre tüm alt ve üst yapı ihtiyaçlarının hesaplanması ile uygulama planlarının buna göre hazırlanması herkesin malumu. Peki biz bunu neden yapamıyoruz? Çünkü imar ve yapılaşma günümüzün en yüksek kar getiren işi. Yerel yönetimlerin en çok yaptığı işlerden biri sürekli plan tadilatları, öyle ki arsaların el değiştirmesi, kamulaştırma ve değer tespiti tek bir plan değişimi ile kolayca yapılabiliyor.
Gerçekten bir şehir istiyorsak, her ihtiyacın olması gerektiği kadar donatı alanı, nefes alacak yeşillik, geniş yollar ve yeterli sayıda otopark olmadan yapamayız. Son olarak şehirleri şehir yapan insanların da şehre ait her değere sahip çıkması ve aslında şehirdeki her yerin evinin bahçesi imiş gibi davranması gerekiyor. Belki de her şehir kendi önceliklerine göre şehircilik ilke ve kurallarını belirleyip o ilde ikamet edenlerle paylaşmalıdır.
çevre şehircilik ve iklim değişikliği