WAR
Savaşın bir ülkenin ya da ulusun başına gelebilecek en b.ktan bir şey olduğunu en iyi dedelerimiz bilir. Kıbrıs’a, Kore’ye giden askerlerimiz bilir. İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız ve savaş dışında kalmamıza rağmen yaşadıklarımızla yaşlılarımız bilir.
Savaş Nedir Ki?
Benim gibi gerçek bir savaşa katılmayanlar ise olsa olsa Hollywood filmlerinden ya da benzer platformların ekranlardan görürüz. Film biter günlük hayatımıza döneriz ama işin hiçte o kadar kolay olmadığı tüm Dünya’da yaşanan mülteci hareketinden, küçük çocukların, genç yaşlı bir çok kişinin birer mal gibi denizlerden sahile vurmalarından anlarız.
Hani bazı atasözleri vardır; “Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar” veya “Tok açın halinden anlamaz” gibi ne kadar tarif etsek, ne kadar anlıyorum desek de gerçek yaşayanlar kadar anlamamız ancak aynısı yaşamakla mümkün olur. Dünya tarihi boyunca ve halen de savaşılan bir bölge mutlaka vardır Dünya’nın bir yerlerinde. Bazısı tüm Dünya’nın ilgisini çeker, bazısından çok az kimsenin haberi olur, bazısında herkes bilir ama hiç bir şey yapmaz.
Hangi Çağ
Biz insanlar bir taraftan hayvanlardan farklıyız desek de diğer taraftan aynı tabiat kanunlarını uygulamaktan da geri kalamıyoruz. Büyük balık küçük balığı yutar gibi bir kuralın insanlar arasında halen geçerli olması ve bunu devletlerin de tüm güçleriyle kullanması akıl alır gibi değil. Hala ilkeliz hala yeni modern çağa geçemedik hala orta çağın ortasındayız. Tarih kitaplarında insanların geçtiği dönemlere isimler verirler ama genel olarak aydınlanma ile ilişkili tam bir değişim belirlemek güçtür. Bugünkü yaşananlara bakınca; savaş, ırkçılık, kadın erkek meselesi, kölelik, zenginlik ve fakirlik gibi konularda çağ atladığımız söylemek çok iyimserlik olur.
Bunların askeri savaşlardan öte sivil zaiyatların çoluk çocuk kadın yaşlı demeden katliam gibi can kayıplarının yaşananlarının kabile savaşlarından ne farkı var. Sadece silahlar değişmiş ama sonuç aynı ölüm, acı, yıkım, felaket ve zafer.
Birleşmiş Milletler
Haydi diyelim ki eskiden devlerler kendi başlarına idiler, çeşitli ittifaklar kurarak üstünlük kurmaya çalışıyorlardı. Oysa 2. Dünya Savaşı ile birlikte 50 ülkenin bir araya gelmesiyle ve şimdilerde üye olmayana devlet bile denmeyen bir Birleşmiş Milletler gerçeği var. Bu oluşum aslında barış için kurulmuş ama şimdiye kadar her hangi bir savaşı önleyebilmişler mi bilmiyorum. Savaş çıkıp bir şekilde sonuca yaklaşınca genel olarak “Barış Gücü” şeklinde bir miktar ortak askeri gözlem hizmeti vermek konusunda hizmet veriyorlar.
Bu yazımı yazarken Birleşmiş Milletler internet sayfasının mottosunda şunlar yazıyordu; “Sağlıklı bir gezegende barış, haysiyet ve eşitlik” bu konuda ne kadar başarılılar siz karar verin. Birleşmiş Milletler mevcut yapısını tüm ülkelerin koşulsuz eşitliğine dayalı ve ağır yaptırımları olan büyük bir güç haline gelmeden yeni bir çağa geçmemiz mümkün değil. Onun savaşı bunun gücü derken büyük balıklar yutmaya devam eder küçük balıkları.