AYDINLANMA
Aydınlanma, 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da ortaya çıkan bir düşünce akımıdır. Bu akım, bilimsel yöntemlerin ve akıl yürütmenin önemini vurgulayarak dini dogmalara ve despotik yönetimlere karşı çıkmıştır. Aydınlanma dönemi, insanların özgürlük, eşitlik, adalet ve bilgiye erişim gibi değerleri savunduğu bir dönem olarak bilinir.
Aydınlanma dönemi belirli bir tarihte sona ermedi, ancak zamanla etkisi azaldı ve başka düşünce akımları ve dönemler ortaya çıktı. Ancak Aydınlanma’nın etkileri hala modern dünya görüşü, bilim ve toplumsal yapı üzerinde belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Her dönemin farklı bir aydınlanması var ve kesintisiz devam ediyor ancak Dünya’nın bazı bölgeleri o kadar karanlık ki aydınlanma var mı? Yok mu? fark edilmiyor.
Biz insanlar birey olarak aynı genler ve biyolojik oluşum ile Dünya’ya eşit olarak geliyor isek ölene kadar da eşitsiz demektir. Oysa yaşadığımız Dünya öyle mi? Coğrafya kaderdir sözü bu işin anahtarı. Düşünsenize Dünyadaki yaşamınız nasıl devam edeceği doğduğunuz yere bağlı. O kadar değişik dil, ırk, millet, ülke ve dini inanç var ki bunların hangisine denk geleceğiniz bir şans mı? Kader mi? Yazgı mı?
İnsanlık
Bir kere her insanın nasıl bir Dünya’ya geldiğini, ne olduğunu, insani değerleri, olmazsa olmazları yani asgari insan olma gereksinim ve eğitimlerini tüm Dünya’da zorunlu ve tek merkezli olarak yapmak durumundayız. Her insan hayatı kıymetlidir. Bu kıymet, ne bulunduğu ülke yönetiminin ne de ailesinin keyfine bırakılmamalı. Başımıza ne geliyorsa yine bizden gelmiyor mu? Ağaç yaş iken eğilir diye boşuna söylememişler, bir kere hangi ırk ve hangi milletten olursa olsun ne üstün bir ırk ne de üstün bir millet yoktur. Tıpkı aynı yaratıcıya inandığımız gibi.
17. ve 18. yüzyılda başlamış olsa da aydınlanma aklın kullanılması ise bu bir akım ya da süreç değil bizim varlık sebebimizdir. Dünya o kadar küçüldü ve bilgiye o kadar kolay ulaşılıyor ki artık kimsenin aydınlanmasını bekleyemeyiz, beklememeliyiz de! Aydınlanma günümüzde; eğitimdir! eğitimdir! eğitimdir! Dünya’ya gözünü açan her insana; önce eşitliği, empatiyi, sevgiyi, insan olmayı sonra öldürmemeyi, matematiği, bilimi, merak etmeyi hatta hayal etmeyi, son olarak da ölümü öğretmeliyiz. Din mi? Bence bütün bunları eksiksiz öğrenen bir akıl yaratılışı da zaten bilecektir.