ORMANCI
Ormancı denince ilk akla gelen o meşhur “Ormancı Türküsü”dür. Bilmeyenler olabilir ama acıklı bir hikayesi olan Muğla yöresine ait bir türküdür. 21 Mart’ın her ne kadar Ekinoks ve Nevruz Bayramı ile gündemde öncelikleri alsa bile aynı zamanda Dünya Ormancılık Günü olduğunu belirtmeliyim.
Türkü Hikayesi
Ormancı türküsünün hikayesini okuyunca Anadolu’da herhangi bir insanın başından geçebilecek acayiplikte ve hayatımızı ne kadar tesadüflere bağlı olarak yaşadığımızı anlamak hiçte zor değil. O zamanlar silahlı olan bir ormancının yol açtığı bu acının türküsü de hikayesi de kulaktan kulağa söylenerek bir ağıt ve keder türküsü olarak kültürümüzde yerini almıştır.
Günümüzde ormancıların hangi şartlarda ve hangi malzemelerle işlerini yürütmeye çalışmalarına geçen yaz şahit olunca Dünyanın son nefes alanlarına ve geleceğimize sahip çıkabilmelerine destek vermemek olmazdı. Henüz Mart ayındayız ve yaz sezonunun başlamasına çok fazla bir zaman kalmadı. Kış mevsiminin her zamankinden daha fazla yağışlı ve soğuk geçtiği düşünülünce gelecek yaz mevsiminin de bir öncekinden daha sıcak ve kurak geçeceğini beklemek için kahin olmaya gerek yok.
Ülke Nöbeti
Bakalım bu sene geçen seneden ders alıp Ormanlarımız için yeterli tedbir ve önlem alma noktasında ne kadar çalıştık. Aynı kabusu tekrar yaşamamak için görevli olarak çalışan tüm orman korucu ve gözetmen ormancılarımıza ciddi görevler düşecek. Genel olarak yeterli sayıda ormancı çalışanımız var mı bilemiyorum ama ormanları gözetlemek ve nöbet tutmanın sınırlarımızda nöbet tutan askerlerimiz kadar önemli ve değerli olduğu çok açık.
Ormanlar olmadan, onları koruyamadan ülkemizin yaşanabilir bir vatan olması pek mümkün görünmüyor. Bu belkide tüm Dünya için geçerli ama bizim gibi iklim geçişlerinin sınırında olan bir coğrafyada herhangi bir iklim anomalisi tüm planları ve düzeni altüst etmeye yetiyorken buna karşı tedbirler ve hassasiyetlerin ise daha farkına bile varılamaması çok üzücü bir gerçek.
Orman işlerinin hangi kısmında bulunursa bulunsun tüm ormancıların geleceğin önemli bir parçası olduklarının farkında olduklarını umarak meşhur ormancı türküsünün sözleriyle bu ve benzeri acılar yaşanmaması dileğiyle daha çok orman daha çok ormancı diyorum.
Çıktım Belen kahvesine
Baktım ovaya baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı dam oynamaya
Ormancı da gelir gelmez
Yıkar masayı yıkar masayı
Laf anlamaz ormancı çekmiş kafayı
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze getirdin yoktan bir acı
Köyümüzün suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Yârimi vurdular – bir hiç hiçine
Yazık ettin ormancı köyün gencine
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze getirdin yoktan bir acı