ADALAR
Çok önemli mesire yerleri olmakla birlikte İstanbul’u gözler önüne seren muhteşem manzarası ve motorlu araçların da olmaması ile sessiz ancak çok kalabalık bir adalar topluluğu tam da yanımızda. Genel kanı 5 tane olarak bilinse de irili ufaklı toplam 9 adadan oluşuyor.
Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada ve Sedef adası en bilinen ve yerleşim olan beş adası. Sivriada, Yassıada, Kaşık Adası ve Tavşan Adası’nda ise sürekli ve düzenli yerleşim bulunmamaktadır.
Geçmişten Geleceğe
Adalar Bizans zamanından beri özel bir yer olmuştur, yapıları ahşap köşkleri ve yemyeşil doğasıyla İstanbul’un oksijen alınabilen nadir yerlerinden birisidir. Şimdiye kadar koruma altına alınamamış tamamen ahşaptan yapılan en yüksek yapı olan Rum Yetimhanesi Büyükada’da ayakta durmaya çalışmaktadır. Yine aynı adada en yüksek yerlerinden birine konuşlanmış Aya Yorgi Manastırı da tarihi yapılarından birisidir.
Türk Deniz kuvvetlerine personel yetiştiren Deniz Lisesi Heybeliada’da bulunmakta yine Ruhban Okulu da geçmiş dönemde zaman zaman uluslararası siyasette adının sıklıkla duyulduğu bir yer olmuştur.
Sıfır Emisyon
Yakın bir zamana kadar tüm Adalar’da ulaşım olarak atlı arabalar kullanılmakta idi. Zamanla artan turizm ve nüfus hareketleri sebebiyle olsa gerek atların sıklıkla bu yükü kaldıramadığı, sahiplerinin ise acımasızca ve zorlamalarla hayvanların canına tak ettiği haberleri duymuşsunuzdur. Uzunca süren bir düzenleme sonrasında tamamen elektrikli araçlarla çözülen ulaşım sorununun yanında hem hayvanlar kurtulmuş hem de adalar sakinleri at kokusundan kurtulmuşlardır.
Adalar tıpkı Boğaziçi gibi uzun deniz yolculuğu yapılarak gidilen, mis gibi deniz havasının yanında sıcak bir bardak çay veya salep ile keyif yapılan bir İstanbul ayrıcalığıdır. Pandeminin tamamen ortadan kalktığı günler geldiğinde İstanbul’un yorucu hayatına kısa bir ara vermek ve nefes almak için Adalar’a arada bir gitmek gerekir. Benim gibi düşünen bir kaç milyon İstanbul’da yaşayan aynı gün bu etkinliği yapmaya kalkarsa işte o zaman kapasiteleri zorlayıp, temizlik ve çevre koruma sınırlarını aşmak en büyük sıkıntı.
Bir zamanlar Dünya büyüktü ama artık insanları taşıyamaz noktaya geldi. Bitmez sandığımız pek çok kaynak yok olma eşiklerine geldi, Bunu öngöremezsek önümüzde görecek bir şey kalmayacak.
Cok doğru bir yaklaşım