KIBRIS
Kıbrıs adasının en az Anadolu yarımadasının tarihi kadar derin ve hareketli bir geçmişi var. Akdeniz’in üçüncü büyük adası ve 93 harbinden sonra Birleşik Krallık kontrolüne geçmiş, 1. Dünya savaşı ile de ilhak edilmiş iken 1961 yılında Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantörlüğü ile bağımsızlığını kazanmıştır.
Garantörlük Var
Ancak demografik çoğunluğu Rumlardan yana olunca adanın Yunanistana bağlanması ve enosis dedikleri bir idealin peşinde gitmek istediler ama üçüncü garantör Türkiye’nin sessiz kalamayacağını herhalde hesap edemediler. 20 Temmuz 1974 e kadar yapılan iç çatışma, Kıbrıs Türklerine karaşı yapılan asimilasyon ve katliam derecesinde saldırılar karşılıksız kalmadı ve Kıbrıs Türk Barış harekatı yapılarak Türk nüfusun oranında toprak güvenli alan hale dönüştürüldü.
ilginizi çekebilir; CAPPADOCIA ORTADOĞU
Uzlaşmaz tutumunu devam ettiren Rum kesiminin hiç bir barış ve çözüm planını kabul etmemesi sonucu 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olduğunu ilan etmiştir. Henüz Türkiye’den başka bir devlet tanımasa da de facto olarak varlığını sürdürmektedir. Birleşmiş Milletler eski genel sekteri Kofi Annan tarafından karşılıklı görüşmeler ile bir barış planı yapılıp 2004 yılında halk oylamasına dahi gidilse de Türk tarafının evet oyuna karşı Rum tarafı hayır diyerek adanın bölünmüş halinin kolay kolay çözüm bulunamayacağını Dünya’ya ilan etmiştir.
Akdeniz’in İncileri
Akdeniz içerisinde konumu ve coğrafyası itibariyle önemli bir konumda bulunan Kıbrıs çok önemli bir turizm ülkesi olabilecek iken, birlikte yaşayamamak derdine düşen ada insanları varlık içinde yokluk çekmek ve sürekli gerginlik noktası olması hasebiyle her iki tarafın da zarar gördüğü bir dönem yaşamaktadır. Dünya’nın hiç bir ülkesi saf bir toplumun özelinde kalmamıştır. Her ülkede az da olsa çok da olsa farklı toplumlardan yaşayan insanlar bulunmaktadır. Günümüz için çok olağan bir durum halinde gelmiş, özellikle iç karışıklık yaşayan ve baskıcı rejimlerle yönetilmek istemeyen insanların ülke sınırlarını hayatları pahasına geçerek mülteci akımları yaşanmıştır.
Kıbrıs’ın toplam nüfusunun 5 katından fazla sığınmacının bir şekilde ülkemize geçişine izin verilmiş ve bizimle birlikte yaşamaya devam etmektedirler. Bu durum ilk başlarda çok insani bir davranış olarak kabul edilebilecek iken ilerleyen yıllarda bu soruna çözüm üretilememesi, başta ekonomi olmak üzere yeni başka kültür ve dil sorunlarının ortaya çıkması durumun giderek problem yapmaktadır.
Kıbrıs üzerinde yaşayan hem Rum hem de Türk kökenli insanlara rahatlıkla yetecek niteliklerdedir. Uzun yıllar önce kaçan tren belki bir şekilde yeniden yakalanır da herkesi mutlu edecek formül bulunur.