HACILAR
Erciyes dağının tam kuzeyinde ve zirvesine en yakın yerleşimlerden birisidir Hacılar. Eskiden Kayseri’den çıkıp Hacılardan geçerek bir yere gidilemezdi, çıkmaz sokak gibi idi çünkü arkasındaki Erciyes başka yollara geçit vermemişti. Sonradan dağ yolu açıldı ve biraz o çıkmaz durumu aşıldı. Tekir yaylası zirveden önce otellerin ve tesislerin yapıldığı ve devam edildiğinde ise Develi’ye ulaşılan bir yol oldu artık.
Nerede o eski kış mevsimleri ki aşırı kar yağışından yolların kapandığı günler olsun. Artık o kadar yağmasına da gerek yok şehirlerde o kadar çok kalabalık ve bir o kadar da kendini ve arabasını bilmez insan olunca azıcık yağmur bile yağsa bir çok trafik kazası olup trafiği kitlerler.
Tol
İşin garibi Hacılar Kayseri’den bayağı bir yüksek olmasına ve Erciyes eteklerinde olmasına rağmen biz hiç kışını bilmezdik. Sadece eskiden el yapımı taştan yapılmış kuyulara kar küremek için gidilirdi zannedersem. Ona da büyükler giderdi ki bende hiç hatırası yok kar küremenin. Yazları okullar kapanınca bağa taşınırdık hem serinlemeye hem hava almaya hem de bahçe işleri için. Yazın çok sıcaklarda Kayseri insanı bunaltıyor derlerdi büyükler.
KAYSERİ
Dedemin kendi yaptığı yarısı açık adına “tol” dediğimiz taş kemer evler vardı beton çıkmadan önce. Üç kuşak zamanında yapılmış odaları bir arada görürsünüz bizim bağda. Biz bağ derdik Hacılar’daki evimize çünkü orası evden çok bağlık idi bizim için. Okulların ilk açıldığı sıralarda da bir süre bağdan şehire okula giderdim sabahları, patika ile başlayan, sonra toprak olan ve nihayetinde taşlı yollardan yürümek çoğu zaman zor gelirdi. Hele ki o zamanlar yakınlarda bakkal filan da yokken özellikle de ekmek almak bize düşerdi. Oflaya poflaya giderdik çoğu zaman kız kardeşimle ya da yalnız. Fırından aldığımız sıcak pidelerin bir kısmını tadına zaten yolda bakmış olurduk.
Alemeti Yakmak
Yaz bitip şehre dönerken de alemet yakardık büyükçene, artık gelenek derlerdi ama ne amaçla yapılırdı bilmem. “Alemeti yaktık komşuya anahtarı bıraktık gidiyoruz” diye de tekerlemesi vardı. Google’a yazınca az önce öğrendim ki; bağcılık kültüründe çalı çırpı ve gazellerin toplanıp yakılmasına alemet deniyormuş.
İlk ve ortaokul zamanlarımın çocukluğu yaz aylarında hep Hacılar’da geçti. Burnumuzun dibinde Erciyes vardı ama imkanlar bize sadece uzaktan bakıp sevmeyi öğretmişti, şimdilerde betonarme evler bir kaç bağ yakınımıza kadar geldi ve Hacılar artık eski günlerdeki gibi değil. O eski zamanlarda pek çok insanda bu kadar çok otomobil yokken sıra sıra dizilip otobüs beklerdik ve her çocuğun hayran olduğu bir otobüs numarası vardı. Yollar çok virajlı ve rampa olduğundan otobüsler kolay kolay gidemezdi Hacılar’a ama kimin umrunda ne kadar yavaş o kadar güzeldi otobüslerle bağ yolu.