MOBİL İLETİŞİM ÇAĞI
Yaşadığımız zamanın en parlak sektörlerinden birisi de hiç kuşkusuz telekomünikasyon. Bu kelime esasen Türkçeleşmiş Fransızca kökenli, sözlükteki karşılığı şöyle; haber, yazı, resim, sembol veya her çeşit bilginin telefon, radyo, optik veya başka elektromanyetik sistemlerle iletilmesi, bunların yayımı veya alınması, (diğer bir deyişle muhtemelen Türk Dil Kurumunca belirlenen adı ile “uz iletişim”). Bu yazıda bunun telefon ile olanının mobilize olmuş hali hakkında düşüncelerimi paylaşacağım.
Tuğla
Cep telefonun ilk icat edildiği tarih ve kişi pek çokları tarafından Martin Cooper kabul edilmekte ve 1973 yılında bu çalışmalara başladığı iddia edilmektedir. Belli bir yaşa gelmiş olanlar çok iyi hatırlayacaklardır, ilk mobil telefonun şekli uzun antenli küçük bir takoza benzeyen aparattı ve çeşitli kaynaklara göre lakabı da “tuğla” idi.
İlk Sms
İlk telefonum ki aslında yukarıda bahsedilen telefondan çok çok ileride ama benim için yeni bir başlangıç olan N 5110 modeliydi. Ekranı iki ya da üç satır genişliğinde ki o zamanlar için müthiş bir olaydı o birkaç satır, kısa bir anten renkli tuşlar ve değişik sesleri tam anlamıyla mutlu ederdi insanı. Belki şimdilerde garip gibi geliyor ama o zaman için moda kemere takılan deri kaplardı. Herkesin telefonu ne marka olursa olsun illa ki kemerinde takılı olmalıydı. Sanki kullanma kılavuzunda kemere takılı olarak kullanılır yazıyor gibiydi. Tabii o zamanlar eline aldığın küçük bir aletle başkası ile yürürken konuşabiliyor olmak teknolojinin mucizesiydi haliyle, bunun yanında bir de kısa mesaj vardı ki tadından yenmez…
Daha İyisi
Sonraki modellerde önce anten çıkıntısı kalktı, sonra ekran satır sayıları azar azar arttı, sonra telefonlar biraz daha incelmeye başlıyorken yeni yeni mucizeler de peş peşe ekleniyordu. Zil sesinden polifonik seslere, dot ekrandan lcd ekranlara, sonra birden kameralı modeller ki çektikleri resimler kibrit kutusu büyüklüğündeydi ve berbat kötü çekmelerine rağmen o zamanlar için bir sanat eseriydi adeta. Herkes sahip olabildiği telefonuyla mutluydu telefon ya baş ucundaydı ya da kemerindeydi…
Birden Ortaya Çıktı
Kabul edilen ilk kırılma anı bir Apple modeliyle gerçekleşti. Dokunmatik ekran ve tuşları olmayan bir telefon!.. Üstelik renkli mi renkli, çıktığı zaman diğerlerinden bayağı bir öndeydi. Bu değişim bir yön gösterici oldu ve bütün markalar benzer ürünleri farklı tekniklerle aynı özellikleri yakalamaya çalıştılar. Şimdilerde ise platformlar arası pek özellik farkı kalmadı makas kapandı…
Günümüze gelince; artık marka sayısının yanında model sayısı ve üretim yılı gibi kriterlerin yanında gittikçe artan ve aslında birçok kullanıcı için pek bir anlamı olmayan özellikler sıralanmaya başladı. Aşağı yukarı her markanın bir en üst modeli her sene yeni bir numaralandırma ve devasa tanıtım lansmanlarıyla adeta bir teknolojik çılgınlık yaşamaya başladık. Bunun anlamak için şu sıralar bilinen bir internet sayfası var, almak istediğiniz modelin özelliklerini size seçtiriyor ve piyasa fiyatlarıyla karşılaştırmanıza da imkân veriyor.
Bu kriterler çok kısaca şöyle;
Marka
Fiyat aralığı
Bellek (ram)
Dahili depolama
Ekran boyutu
Batarya kapasitesi
Çıkış yılı
Yonga seti
Ekran teknolojisi
Kamera çözünürlüğü
Boy
Ekran / gövde oranı
CPU çekirdeği
Sar değeri
Hat sayısı
Parmak izi okuyucusu
Suya dayanıklılık
Optik görüntü sabitleyici
4.5G
5G
Şarj
Hızlı şarj
Kablosuz şarj
Hafıza kartı desteği
Diyafram açıklığı
Video FPS değeri
NFC
Boyutlar
Kalınlık
Ağırlık
Bildirim ışığı
Radyo
Kızılötesi
Piksel yoğunluğu
İşlemci markası
CPU üretim teknolojisi
CPU frekansı
Toza dayanıklılık
İşletim sistemi
Ekran özellikleri
Ekran dayanıklılığı
Grafik işlemcisi
Gövde malzemesi
Hoparlör özellikleri
Sensörler
USB bağlantı tipi
USB versiyonu
Değişir batarya
Video Kayıt çözünürlüğü
Bluetooth versiyonu
ikinci, üçüncü, dördüncü arka kamera
Ben yazarken siz okurken sıkılmışsınızdır eminim. Şimdi telefon almak isteyen meraklısı bir kişi yukarıda saydığım özelliklere göre seçimlerini yapmaz ve kriterleri daraltmaz ise çıkan yüzlerce telefon içerisinden seçim yapması ne harika(!) değil mi.
Oysa bizim başka daha kritik bir şeyi konuşma zamanımız gelmedi mi? Yukarıdaki sayılan özeliklerin hepsini içeren ve hatta tüm parçaları altın madeninden de imal edilse bir şey olmadı mı çöp olmaktan öteye gidemiyor telefonlar. Bilinen tabir ile SİNYAL. Birçok kere yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz, baz istasyonu dediğimiz iletim parçaları ile oluşturulan hücreler arasında sığdırılmış, teyakkuz zamanlarında sadece o baz hücresindeki kişilerin adedi kadar iletişim kurulabilen ve de bu sayının çok sınırlı olması sebebiyle iletişimin tamamen koptuğu o malum zamanlar. İnsanoğlunun bunu aşmasının vakti geldi bence, artık başka bir yol veya metot mu olur, havadaki görünmeyen elementler mi olur bilemem ama mobil iletişim için yeni bir keşif bekliyoruz en acilinden.