THE MATRİX
Wachowski Kardeşler’in imzasını taşıyan The Matrix film üçlemesi, sinema tarihinde hem teknik yenilikleri hem de derin felsefi içeriğiyle önemli bir yere sahiptir. Ben bu filmin ilk serisi olan The matrix’i henüz sinemalara girmeden uçak yolculuğu sırasında izlemiştim. Açıkçası sinematik olarak izlediğim en farklı filmdi. Sinemada bir dönüm olduğunu düşünmüştüm.
Matrix üçlemesinin sinematik, senaryo, içerik ve çekim yönlerinden genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse;

1. Sinematik ve Çekim Yönleri
Çığır Açan Görsellik ve Aksiyon: İlk film özellikle merminin yavaşlatılmış görüntüsü gibi tekniği başta olmak üzere, aksiyon sinemasına getirdiği yeniliklerle sahiptir. Bu yenilikçi kamera hareketleri ve efektler, sonraki pek çok film için ilham kaynağı olmuştur.
Dövüş Koreografileri: Üçlemede Hong Kong aksiyon filmlerinden esinlenmiş dövüş sahneleri öne çıkar. Bu sahneler, özellikle ilk filmde akıcı ve etkileyicidir. Hatta efsane kung fu ustası Bruce Lee’nin izlerini çok rahat görürsünüz.
Görsel Estetik: Serinin kendine has, özellikle Matrix içindeki sahnelerde kullanılan yeşilimsi renk tonu, siberpunk ve distopik atmosferi destekler. Zion’un tasarımı ve makine dünyası da dikkat çekici bir prodüksiyon tasarımına sahiptir.
Devam Filmlerinde Aksiyon: Reloaded ve Revolutions da teknik açıdan başarılıdır, ancak bazı eleştirmenler, aksiyon sahnelerinin ilk filmdeki kadar amaca hizmet etmediğini ve bazen abartılı bir “dans” hissi verdiğini belirtseler de bana göre birinciden sonra diğerlerini beklememek mümkün değildi. Her seferinde farklı bir çekim ve görsel şov gördük.
2. Senaryo ve İçerik
Felsefi Derinlik: Matrix’in en güçlü yönlerinden biri derin felsefi ve dini göndermeler içermesidir. Gerçekliğin doğası, simülasyon teorisi, kader ve özgür irade, “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” gibi temalar filmin merkezinde yer alır.
İlk Film (The Matrix): Senaryosu sıkı, tempolu, merak uyandırıcı ve son derece etkileyicidir. Dünya kuruculuğu kusursuza yakındır; her sahne hikayeye bir şey katar ve izleyiciyi Neo’nun uyanış yolculuğuna başarılı bir şekilde çeker.
Devam Filmleri (Reloaded ve Revolutions): Bu filmler, felsefi konuları daha karmaşık ve bazen anlaşılması zor bir seviyeye taşır -özellikle Mimar’ın konuşması gibi sahneler-. Senaryo, karmaşık fikir yığını ve genişletilmiş mitoloji içinde bazen yolunu kaybetmiş gibi algılanmıştır.
Reloaded, heyecan verici aksiyon sahnelerine rağmen, bazı kesimler diyalog ağırlıklı ve yavaş ilerleyen kısımları eleştirmişlerdir. Revolutions ise, makine-insan savaşına odaklanarak ve daha çok aksiyon/savaş filmi formunda final yapmıştır. Bu üç filmin tamamı aslında tek film gibi izlenmelidir.
Karakterler: Neo, Trinity ve Morpheus gibi ana karakterlerin güçlü ve ilgi çekicidir. Ajan Smith ise serinin ilerleyen dönemlerinde daha karikatürize bir düşmana dönüşse de, üçlemenin genelinde akılda kalıcı bir kötü karakterdir.
The Matrix (1999) The Matrix Reloaded (2003) The Matrix Revolutions (2003)
Sonuç olarak, bu yazıdan sonra hiç izlememiş ve izlemek isteyenlere spoiler vermeden Matrix üçlemesi özellikle ilk filmle bilimkurgu, aksiyon ve felsefeyi bir araya getiren benzersiz bir baş yapıttır. Bu üçleme bir bütün olarak çağının ötesinde vizyoner bir eser olup izlenmesi şiddetle tavsiye edilir.














