İKLİM KANUNU
Önce Kyoto Protoklü sonra Paris Anlaşması şimdiki polemiklerde ise İklim Kanunu taslağı. Sonunda söyleyeceğimi hemen söyleyeyeim; Eğer bahsedilen iklim ise ülkeler bazında kanun yapılarak çözülmez bu iş. Her üklenin kendi iklimi mi var? İkim meselesi tüm Dünya’ya ait değil mi? Yağmur, bulutlar, kar soğuk ve sıcak hiç bir ülkenin kontrolünde değilse ve ortada bir kanun olacaksa herkese birden hitap eden uluslararası bir şey olmalıdır.
Dünya’nın Hesabı
Her ülkenin ekonomisi farklı, gelişmişliği ve anlayışı farklı ise de söz konu Dünya olunca bazıları da kabetedecektir. Mesela karbon salınımını en çok yapan sektörler de ülkeler de belli değil mi? Mesela okyanuslar iklim için olmazsa olmaz ise, okyanusların ekosistemi için de balinalar ve köpekbalıkları önemli birer etken ise sadece ticaret veya gelenek diye bu hayvanları hala avlamaya devam eden ülkelere yaptırım yapılmalıdır. Dünya atmosferine en çok oksijen sağlayan organizma planktonlar ve su bitkileri ise bunların var oluşları da diğer canlılara bağlı ise iklim için öncelikler belirlenip sert kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır. İklim değişimine neden olacak uygulamaların en büyük sorumluları en gelişmiş 10 ülke. Onların başındaki Amerika bu sözleşmeden çekildi ve tanımıyor.

Tıpkı Kentsel Dömüşüm Kanunu, Petrol Kanunu, Maden Kanunu ve İstanbul Sözleşmesi gibi tartışmalara yol açan, kişisel hakların gasbına kadar gidebilecek, petrol ve madenlerimizin kaymağını yabancı sermayeye devretmek gibi gelecek nesillere sorunlu bir ülke bırakmaktansa biraz ağırdan alıp olanı biteni izlemek daha doğru değil mi? İklim Kanunu ile yine katı kurallar getirip üretime, toprağa ve geleceğimize ket vurmak isteniyor gibi bir hava var.
Ülkemizde Kanun denince onay makamı Türkiye Büyük Millet Meclisi akla gelir. Kanun metnini ise ilgili bakanlık hazırlar. Bunu yaparken tıpkı bir imar plan yapar gibi ilgili tüm kurumlardan görüş alınması beklenmeli iken neredeyse hiç görüş almamak için son güne bırakılan bir görüş yazısı dağıtılır ve görüş vermek isteyene bu fırsat bile verilmez. Sonra Mecliste bu metnin içeriğinden bilgi sahibi olanlar söz alabilirlerse itiraz ederler ama Meclis çoğunluğuna sahip hükümet yapılan oylama ile ilk turda olmasa da sonraki turlarda istedikleri kanunu onaylamış olurlar. İlk çıktığından itibaren yürülüğe giren kanuna göre atı alanın Üsküdarı geçmesine izin verilir, sonra gerekirse bazı maddeleri revize edilerek değişiklik yapılır.
Biz buna Türk tipi demokrasi diyoruz. Türk siyaseti bu kısır çıkar çatışmasını en önde tuttuğu sürece bu güzel ülkeyi oy çokluğu ile bitirmeye devam edeceğiz. Görünen bu.














