KOYUN – BACAK
Atalarımız ne güzel söylemiş “Her koyun kendi bacağından asılır” diye. Aslında atalarımız pek çok konuda pek çok güzel söz söylemişler amma dinleyen kim? Kiminde “Bir kulağından girmiş diğer kulağından çıkmış” kimi de “Büyük lokma ye büyük konuşma” diye bir şey hiç duymamış. Koyun bacak işte bunu anlatan bir olgu.
Aslında söylenen her sözün bir yaşanmışlığı ve tarihi bir misyonu var. İnsanların bunu kavrayabilmesi için illaki bir kere damdan düşmesi gerekiyor çünkü “Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar” bunu da atalarımız söylemişler kim bilir ne kadar zaman önce. Biz insanlar her ne kadar farklı isimlerle, farklı coğrafyalarda ve farklı kimliklerle yaşasak da aslında benzer süreçlerde yaşayıp bugünlere gelmişiz. Önceleri belli ki küçük topluluklar halinde yaşamışız, kimimiz göçebe, kimimiz sabit ama bir grup içerisinde bir şekilde bu zamanlara ulaşmışız. Her devirde kendine özgü şartlarda hayat devam etmiş.
Lider Mi?
Adına ne dersek diyelim mutlak monarşinin ağır şartlarına boyun eğmek zorunda kalmışız, bilek gücü, askeri güç, nüfus gücü, mekanik ve akıl gücü gibi sebeplerin yanında insan maneviyatına da hükmetmek en büyük etkileme ve yönetme biçimi olmuş. Bir süre sonra bu manevi gücü ele geçirenler kral veya padişah adı altında üstün bir sınıf gibi gösterilerek ayrıcalık sahibi olmuşlar. Çok uzun yıllar arkalarında aldıkları bu güce karşın, insanların zorlu süreçler sonunda uyanışı ile daha eşitlikçi ve yönetimde söz sahibi olunan yönetim şekilleri gelişmiş.
Dünya’nın bir yerinde “Kralımız çok yaşa” öteki yerinde “Padişahım çok yaşa” şeklinde yerleşik kutsal yöneticiler yerine, seçilerek gelen hem yönetimsel hem de ekonomik olarak seçilmiş insanların organize ettiği bir grup insana belli periyotlarla yönetme hakkı verilen demokrasiye geçildi. Bu yeni düzen içerisinde her ne olursa olsun Dünya’da olan Dünya’da kalmış, “Kefenin cebi yok” demiş atalarımız, üstelik bütün dini öğretiler öldükten sonra bir hesap sürecinin olacağı ve karşılığının görüleceğini söylemesine rağmen.
No Message
Bu konuda hemen hemen herkes şunu iyi bilir ki ölümden sonra ne olacağına dair elimizde sadece ilahi kitaplarda yazanların dışında hiç bir şey yok. Öteki Dünya ile bir irtibat ve iletişim de yok, sonuç olarak görünen o kadar açık ve nettir; “Her koyun kendi bacağından asılır“. İnsan öldükten sonra Dünya’daki hiç bir kişinin ve hiç bir kurumun, hatta en yakınlarının bile bir gram faydası olmayacak orada çünkü herkesin defteri ölünce kapanmış olacaktır.
Öyle ise; yaşadığımız zaman aralığında bulunan insanlar için en yaşanılası dönem her seferinde ileriye ve daha iyiye gidiyorken, Dünya’da olan Dünya’da kalıyorsa biz neden öteki Dünyayı bu Dünya’ya karıştırıyoruz? Önce bu Dünya’da asgari şartlarda yaşayabilelim ki sonra öbürünü düşünelim.