CHAMPIONS LEAGUE
Bir süredir Şampiyonlar Ligine doğrudan katılmak bir yana elemelerden bile gidemiyoruz. Ülke olarak futbol kalitemiz ile doğru orantılı bir durum bu. Bir daha o seviyelere nasıl çıkarız bilinmez ama bir şekilde hem oyun kalitemizi hem de oyuncu kalitemizi mutlaka yükseltmek zorundayız. Üstelik bunu düşük bütçeler ile gerçekleştirmek gibi bir mucizeye de ihtiyacımız var. Şampiyonlar Ligi’nde oynayabilmek için sadece pahalı oyuncular bulmak yetmez, onları uzun süre bir arada oynatıp her mevkide saat gibi çalışan bir takım yaratmanız gerekir. Tabii bu takımı oynatabilecek bir de teknik direktör.
Real Madrid – Manchester City
Açık kanalda olduğundan ilk yarısının büyük bir kısmını seyrettiğim Real Madrid – Manchester City yarı final ilk maçına bakınca her iki takımın da yıldız oyuncuları, ve oyun akılları arasında sizi ekranda tutan bir sihir hissediyorsunuz. Öyle ki City topu sürekli kendinde tutup sabırla rakip sahada Real Madrid’in bir açığını aradı durdu. Bir iki tane de uzaktan şutlar ile kaleyi zorladı ama golü bulamadı, buna karşı Real Madrid oyun taktik disiplininden taviz vermedi ve basit ama etkili bir duvar pası ile orta sahayı çabucak geçerek City’i istedikleri gibi gafil yakalayıp çektikleri ilk isabetli şutta golü buldular. İşte bu yüzden sadece takım değil kenar yönetiminin de akıl katkısıyla her an her şeyin olabileceği bir futbol gecesi yaşatıyorlar.
Futbolumuz ile hem iyi oynamak hem para hem taraftar hem de prestij kazanmak için Şampiyonlar Ligi’nden başka büyük hedef görünmüyor. Şunu da belirtmek gerekir ki o seviyeye kısa sürede erişmek kolay birşey değil, o yüzden ilk bir iki sene elenmek ve bir alt ligde oynamayı göze almak gerekiyor. Şampiyonlar Ligi iyi futbol, iyi teknik direktör, iyi oyuncu, iyi hakem, iyi yayın, iyi reklam, iyi para demek. Biz futbolseverlerin bu kadar iyi şeyler arasından en başa koyacağımız ilk üç kuşkusuz futbol, oyuncu ve hakem olacaktır. İyi futbol iyi oyuncuyla ve iyi bir hakem yönetimi ile gerçekleşebilir. Ülkemizdeki futbol düzeni içerisinde bütün bunların önüne geçen ilk unsur kötü rekabet yönetimi ve kötü futbol idaresi geliyor. Kim ne derse desin bu konuda en net olanlar başarısız olanı gönderip sürekli değişim içerisinde olanlardır. Hep en iyiyi arayıp krizleri iyi yönetebilen idareciler ile bir gün tüm kulüpler doğru yolu bulacaklar umarım.
Milan – İnter
Şampiyonlar Ligi’nde son dört takımdan ikisi İtalyan, biri İngiliz ve biri de İspanyol takımı. Son yıllarda İtalyan futbolu bir yükseliş içerisinde girdi ve iki takımını yarı finale kadar getirdi. Bu şu demek istenirse eşit rekabet şartlarında birbirinin kuyusunu kazmadan da başarı yakalanabilir. Umarım futbol ile batmadan bu gerçeği bir gün görebiliriz de her kupada oynayan ve üst seviyelere erişen futbol takımlarımız olur.