DENİZCİLİK VE KABOTAJ

Normal olarak her egemen devletin kendi deniz sınırlarını kendi vatandaşlarına istediği gibi kullandırma hakkı varken, biz kapitülasyonlar ile bunu yabancılara devredip, kurtuluş savaşı sonrası Lozan ile yeniden geri almamızı denizcilik ve kabotaj bayramı olarak ilan etmişiz.

Egemenlik Sınırı

Kara, deniz ve hava sınırları ile bir bütün olan egemenlik sınırlarımızın kısmen dahi olsa hiç bir unsuru devredilemez, devredilmesi teklif dahi edilemez. Tam tersine bu alanlar içerisinde yabancı menşeli herhangi bir ticari unsurun bulunması yasaktır. Geçmişte bu zafiyet yaşandığı için olmalıdır ki egemenlik sınırlarının zayıflaması neredeyse ülkenin de yok olmasına sebep olacaktı.

Her ne kadar üç tarafı denizler ile çevrili olmasına rağmen geçmişten gelen alışkanlıktan olsa gerek deniz taşımacılığı hem navlun hem de insan ulaşımında olması gerektiği kadar olamamıştır. Turizm sektöründe her üç deniz kıyımızın kendine ait taşımacılığı olması gerektiği bir yana, sadece kendi turizm merkezlerimizi içeren deniz turları bile yapılmamıştır. Oysa Ege, Karadeniz ve Akdeniz tur  yapmak için oldukça müsait durumdadır. Artvin’den başlayan Hatay’da biten büyük Türkiye turu bile oldukça rağbet görebilirdi.

Deniz ile içli dışlı ve içerisinden doğal su yolu geçen İstanbul, deniz ulaşımı ve uluslararası kruvaziyer turizmi açısından ülkemizdeki en önemli örnek. Sadece şehrin kıyılarında yürüme mesafesinde oturan insan nüfusu hesap edilse İstanbul nüfusunun çok önemli bir bölümünü oluşturacaktır. Oysa deniz taşımacılığı toplam şehir trafiğinin taşınan insan sayısı bakımından en geride kalan unsurudur.

Orta Asya kökenli oluşumuzdan mıdır bilinmez deniz ile yüzyıllardır barışık olamamışız. Şu sıralar kendi öz denizimiz olan Marmara’yı hoyratça tüketmiş, ulaşım ve ticari olarak kullanmak bile neredeyse imkansız hale gelmiştir. Denizcilik ve kabotaj hakkımız için önce sağlam bir denize sahip olmamız gerekmez mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir