7. KITA VAR MI YOK MU?

7 min read

Dünyadaki insan sayısının logaritmik artışı beraberinde birçok şeyi de değiştiriyor. İhtiyaçlarımız artıyor, sadece artsa ne ala çeşitliliği de artıyor. En azından asgari ölçekte yeme, içme ve barınma sorunlarımız her ülkenin sorunu olduğu gibi artık tüm Dünyanın da sorunu. Global paylaşım tarih öncesi de tarih boyunca da şimdilerde de güçlüden ve zenginden yana. Ortada akıl yok, ortak akıl da olamamış yuvarlanıp gidiyoruz adını kader koyduğumuz bir zaman girdabının içinde.

Ama bir şeyin hakkını yememek lazım, eskilere baktığımızda yeme, içme ve barınma imkanları; yeni buluşlar, arayışlar ve teknolojinin günden güne iyileşerek getirdiği imkanlar sayesinde çok hızlı bir değişim yaşadık. Gelecekte bu değişimin hızı zamanla azalacak mı yoksa daha da ivmelenecek mi bilinmez ama cevabı bizden sonraki nesillerde.

Değişim aslında değişmeyen tek şeydi. Yiyeceklerimiz değişti, içtiğimiz şeyler değişti, kıyafetlerimiz değişti, evlerimiz değişti, daha önce olmayan araçlarımız değişti, kullandığımız kap kaçak alet edevat daha sayamadığım pek çok şey değişti.

Atsan atılmıyor o da bizi bırakamıyor

Bu değişen şeyler içerisinde belli ki bizi en çok etkileyen buluş petrol ve yan ürünlerinden elde edilen plastik olsa gerek. İlk çıkan örneklerine bakıldığında dayanıklılığı ve uzun ömürlü olması ile her türlü sektörde kolaylıkla kullanılması sebebiyle pek çok şeyin yerini plastikle doldurmaya başladık. Başlangıçta bu süper bir şeydi, cam gibi kırılmıyor, demir gibi paslanmıyor, ahşap gibi deforme olmuyor, kâğıt gibi yırtılmıyordu. Yani bir çeşit ilaç gibi idi. Bu ve benzeri özellikleri sayesinde günümüzde girmediği yer kalmadı plastiğin, hatta artık herhangi bir şeyin yerini almıyordu, doğrudan ve esasen plastik olan ürünler vardı artık. Bu yazıyı kaleme aldığım klavyede olduğu gibi. Siz hiç ahşap ya da demir veya camdan klavye gördünüz mü? ben görmedim de duymadım da. Bu en basit örnekten çok daha fazlası vardır mutlaka ve plastik olmasaydı ne yapardık bilmem.

Ama zaman geçti birde baktık ki kazın ayağı aslında öyle değilmiş. Hayatımızın pek çok yerinde alternatifsiz olarak yeri olan plastik meğerse bir taraftan da derin yaralar açıyormuş ta haberimiz yokmuş. İlk pet şişe keşfedildiğinde tekrar tekrar kullanılacağı düşünülmüş olsa gerek ki istediğimiz zaman nasıl yok edeceğimiz konusu hiç söylenmemiş. Aslında hala da bilmiyoruz. Birçoğunda geri dönüşüm özelliği var, eğer toplanabilirse yeniden imal edilebiliyor ama her seferinde aynı şey üretilemiyor çünkü kalitesi düşüyor. Doğal olarak tabiatta yok olma süresi özelliklerine göre farklılık gösterse de 400, 500 ile 1000 yıl gibi sürelerden bahsediliyor. Aşağıda plastikle beraber bazı materyallerin doğada yok olma sürelerini bulacaksınız.(1) 

Rakamlarla Atıklar

Plastik 1000 yıl

Poliüretan (Sentetik fiberler, yapıştırıcılar, halıların alt kısmı ve sert plastik contalar) 1000 yıl

Telefon Kartı 1000 yıl

Kaset 100 yıl – 1000 yıl

Su Boruları 1000 yıl

Balık Oltası 600 yıl

Bebek Bezi 550 yıl

Plastik Tabak 500 yıl

Pet Şişe 400 yıl

Deterjan 400 yıl

Pil 300 yıl

Alüminyum 100 yıl

Çakmak 100 yıl

Tahta Parçaları 15 yıl

Kutu Kola 10 yıl

Çiklet 5 yıl – 25 yıl

Boyalı Tahta 13 yıl

Yün Çorap 4 yıl

Kontrplak 1-3 yıl

Sigara İzmariti 1 yıl – 2 yıl

Yün 1 yıl – 2 yıl

İp Parçaları 3 ay – 14 ay

Bez Parçası 6 ay

Pamuklu Kumaş 1 ay – 5 ay

Meyve Artıkları 3 ay – 6 ay

Gazete 3 ay

Karton Süt Kutusu 3 ay

Elma Çöpü 2 ay

Kağıt Havlu 1 ay

Mendil 2-4 hafta

 

Ortalama insan ömrü dikkate alındığında insanın içinden plastik olarak doğmak bile gelebilir. Plastiğin hayatımıza 1850 yıllarında  girdiğini düşünürsek, 170 yıl gibi bir zamanda (artık uzun mu kısa mı siz karar verin) Atlantik Okyanusun’da henüz yeni keşfedilmiş bir plastik atık topluluğunun olduğu tesadüfen keşfedildi. O kadar büyük bir alanı kapladığı anlaşıldı ki adına 7. KITA ismi verildi.

Bu yeni kıtanın bazı özelliklerine gelince;(2)

Yüzölçümü: 

Bu konuda elimizdeki veriler değişken. Zaten kıtanın da mevsime göre büyüklüğü farklılık gösteriyor. Bazı kaynaklar 1.6 milyon kilometrekare büyüklükte olduğunu söylüyor. Bu, tüm Fransa’nın üç katı, Türkiye’nin ise iki katı bir alan demek. Yeni kıtanın bir özelliği, uzaydan bakıldığında görülememesi.

Coğrafya: 

Yedinci Kıta’ya teknik olarak ayak basmak mümkün değil, çünkü üzerinde yürünebilecek yoğunluğu yok. Daha çok çorba gibi. Rakımı bir metreyi bulmuyor. Ancak derinliği okyanus tabanına kadar iniyor. Yüzey örtüsünü, 1,1 ile 3,6 trilyon arasında olduğu tahmin edilen plastik ve mikroplastikler oluşturuyor. Büyüklüğü 5 mm’nin altındaki plastiklere mikroplastik deniyor. Kıtada sık sık balıkçı ağlarından oluşan tepeliklere rastlanıyor.

Okyanusun derinlerine uzanan bu yapılar yüzeyin yüzde 45’ini tutuyor. Bir kez girdaba kapılıp kıtaya sürüklenen bir plastik parçasının buradan ayrılması neredeyse imkânsız. Pet şişe kapakları ile poşetler kıtanın en üst katmanını oluşturuyor. Onların altında balıkçı ağı katmanı ve bidonlar yer alıyor. Üçüncü katman sigara izmaritleri, dördüncü ise polyester tekstil ürünlerinden oluşuyor. En alt katman pet şişeler.

Şimdi sıkı durun size zaman kavramınızı alt üst edecek birkaç bilgi daha;

Dünyanın ortalama yaşı 4,5 milyar yıl,

Dinozorların ortadan kalktığı zaman günümüzden ortama 66 milyon yıl önce,

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Yukarıdaki süreler ile ölçekli bir zaman çizgisi yapsak ve insanlığın yakın çağını da 5000 yıl olarak bu çizginin üzerine eklemeye çalışsak komik durumlara düşeriz sadece bir nokta yer ya tutar ya tutmaz muhtemel.

Bu bana şunu söylüyor bilmem katılır mısınız? Yaşadığımız şu kısacık zaman diliminde bize zarar verecek ne var ise farkında olsak ta olmasak ta yapıyoruz. Bu sadece bize zarar veriyor ve vermeye de devam edecek. Ne zaman ki insanoğlunun bu Dünyayı kullanım süresi dolacak ister nükleer savaşla ister gök taşı çarpması ile isterse uzaylılarla olsun, bizden çok kısa(!) bir süre sonra (1 milyon yıl mesela) Dünya kendine gelecek ve 7. KITADA çok ucuza imarlı arsalar hazır olacak!

KAYNAKÇA

 

+ There are no comments

Add yours