TÜRKİYE CUMHURİYETİ

Türkiye Cumhuriyeti kurulurken karşımızda sadece yedi düvel ülkeler yoktu, belki de onlardan daha sinsi arkadan vurabilecek kadar vatan haini bir cehalet vardı. Hâlâ da var, ne kadar eğitirsen eğit bir yere kadar azalmıştı ama sonu gelmeyince yeniden çoğaldılar. Eğitim sisteminin açıkları ve hükümetler kontrolü biraz kaçırınca 15 temmuz ortamı oluverdi. Bundan yeterli dersler çıkarıldı mı hayır. Onlar kötü ama bunlar iyi diye kendilerini kandırıyorlar. Altıyüz küsur yıl sürdürdükleri, kulluk, cariyelik, şeyhlik, payitahtlık döneminin bitirilmesi, her bireyin kendi özgürlüğüne ve inancına sahip bağımsız bir toplum olması elbette kolay değildi.

Hayatını bu ülküye adamış yiğit bir Türk delikanlısı çıktı ve bu döngüyü kırmayı başardı. Bir çok insanın gözü açıldı, aklı erdi ve modern bir toplum nasıl olur gördü. İnanmak meselesi tıpkı kitapta söylendiği gibi bireysel bir modeldi. Kimse kimsenin inancına karışamaz, her insan kendi yaptıklarının hesabını kendi verecektir. Orada kimsenin kimseye faydası olmayacaktı. Elbette bu kadar uzun süre beyinlere kazınmış önyargıların temizlenmesi hiç kolay olmayacaktı. Ruhban sınıfı olmayan bir dine tarikat adı altında engizisyon getirilmişti bile. O yüzden Atatürk’ün zihniyet devrimi askeri başarısının çok çok önündedir. Ama bu yiğit Türk evladı bu vatan uğruna hayatını feda etmiş yaşamının her anını Türkiye Cumhuriyeti’ne adamış ve erken sayılabilecek bir yaşta yaşama veda etmiştir. Orta Doğu coğrafyasında olan biteni gören normal bir akıl sahibi insan bizim nerenin kıyısından döndüğümüzü anlar, özellikle de kadınlar. Ülke nüfusunun kadın erkek oranının yarı yarıya olduğu düşünülürse azıcık aklı olan hiç bir kadının bu kazanımları kaybetmeyi aklının ucundan bile geçirmemesi gerekir. Her şey eğitim ile başlar eğitimin kalitesi ve içeriği insanı ya insan yapar ya da köle. Bunun sadece biz değil onlar da farkında. O yüzden hem ailede hem de toplumda erkek egemen ayrıcalıklı sınıflarını kaybetmemek için her şeyi yapıyorlar.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Bu ülke kolay kurulmadı, bir çok farklı kimliğin bir arada yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu’ndan yepyeni bir ulus devleti çıkarmak ve bunu tüm Dünya’ya kabul ettirmek ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki Türklerin yapabileceği bir şeydi. Bu söylem elbette Türk olmayan ama bu coğrafyada bizimle yaşamayı seçen diğer tüm insanları da kapsar çünkü Atatürk’ün tarif ettiği milliyetçilik asla ayrımcı ve kafatasçı değildir. Bir kere Atatürk inkılâpçılık ilkesi ile kendisini sürekli yenileyecek bir sistem bırakmıştır, bu ilkeye uymayıp çağın gerisinde kalmak olsa olsa ona uymayanların vebali olacaktır.

Bu Cumhuriyet önce yiğitlerin ve sonra da aklın Cumhuriyeti’dir. Yiğidin hakkını yiğide vermeyen de olsa olsa ancak namerttir. O yüzden YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ YAŞASIN ATATÜRK VE ONUN BÜYÜK AKLI.

GOOGLE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir