UYUŞTURUCULUK
Bazı ülkelerde keyif verici maddelerin kullanımı bir süredir yasal hale getirildi. Bu uyuşturuculuk işini nereye koyuyor nasıl oluyor anlamak güç. Uyuşturucuların varlığı ve kullanımı, karmaşık ve çok yönlü bir konu. Bu maddelerin neden var olduğunu ve kullanıldığını anlamak için biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve tarihi faktörleri birlikte değerlendirmek gerekir.
Uyuşturucunun Varlığı ve Kullanım Nedenleri
İnsanlık tarihi boyunca, bitkilerden elde edilen veya kimyasal olarak sentezlenen birçok madde, çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Bu maddeler, başlangıçta dini ritüellerin, şifa arayışlarının veya sosyal etkileşimlerin bir parçasıydı. Günümüzde ise kullanım nedenleri daha çeşitlidir:
* Biyolojik Etkiler: Uyuşturucular, beynin ödül sistemini hedef alır. Bu maddeler, dopamin gibi nörotransmiterlerin salınımını artırarak yoğun bir haz ve öfori hissi yaratır. Bu biyolojik tepki, tekrar kullanma arzusunu tetikleyerek bağımlılığın temelini oluşturur.
* Psikolojik Faktörler: Uyuşturucu kullanımı, sıklıkla ruhsal sorunlarla ilişkilidir. Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi durumlar yaşayan bireyler, acılarını dindirmek, duygusal uyuşukluk sağlamak veya gerçeklikten kaçmak için uyuşturucuya yönelebilir. Bu, bir nevi “kendini tedavi etme” girişimidir.
* Sosyal ve Çevresel Etkiler: Bireyin yetiştiği çevre, ailesinin tutumu, akran baskısı ve toplumsal normlar, uyuşturucu kullanımına başlamasında önemli rol oynar. Merak, macera arayışı, sosyal çevreye uyum sağlama veya dışlanma korkusu gibi nedenler de tetikleyici olabilir.
* Tıpta kullanımı: Ameliyatlarda narkoz için kullanılan da aynı malzeme mi bilmem ama ağrı kesicilerin de bağımlılık yaptığını biliyoruz. Bunun bir limiti olmalı ama ilaç sektörünün neler yapabildiğini de düşününce nasıl bir açmazda olduğumuzu kavramak güç.

Uyuşmaya Gerçekten İhtiyacımız Var mı?
“Uyuşmak” kavramı, sadece bedensel bir durumdan çok, psikolojik ve duygusal bir kaçış arayışını ifade eder. Elbette, sağlıklı bir yaşam için bu tür bir uyuşukluğa ihtiyacımız yoktur. Aksine, duygularımızla yüzleşmek, sorunlarla başa çıkmak ve hayatın zorluklarını aşmak, kişisel gelişim için kritik öneme sahiptir. Ancak bazı insanlar, yaşadıkları yoğun acı, travma veya umutsuzluk nedeniyle bu yükü taşıyamaz hale gelebilir ve geçici bir rahatlama arayışına girebilir. Bu arayış, çoğu zaman daha büyük sorunlara yol açan bir kısır döngüye dönüşür.
Bazı Ülkelerde Yasal Hale Getirilme Nedenleri
Bazı ülkelerin uyuşturucu maddeleri yasal hale getirme veya “suç olmaktan çıkarma” politikalarını benimsemesinin ardında yatan nedenler şunlar olabilir:
* Kamu Sağlığı Yaklaşımı: Bu yaklaşım, uyuşturucu bağımlılığını bir suç değil, bir hastalık olarak görür. Yasal düzenlemeler, bağımlıları hapse atmak yerine tedavi ve rehabilitasyon programlarına yönlendirir. Bu sayede, madde kullanımının getirdiği riskler (HIV/AIDS, hepatit gibi bulaşıcı hastalıklar) azaltılmaya çalışılır. Ama bu yöntemde iyileştirme hızı bağımlılık hızından yüksek olmazsa ne olacak?
* Kriminalitenin Azaltılması: Uyuşturucunun yasa dışı olması, büyük bir yeraltı ekonomisi ve organize suç şebekelerinin oluşmasına zemin hazırlar. Yasal düzenlemeler, bu illegal piyasayı kontrol altına alarak, uyuşturucuyla ilişkili suçları ve şiddeti azaltmayı hedefler. Bu bir kazanım ise savaş ihtimalini azaltmanın getireceği karı bir düşünün!
* Ekonomik Faydalar: Uyuşturucunun satışından elde edilen vergiler, devlet bütçesine önemli bir gelir kaynağı sağlayabilir. Bu gelirler, sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerinin finansmanında kullanılabilir. Para için bunu düşünmek bile fazla kapitalist değil mi?
* Bireysel Özgürlükler: Bazı ülkeler, bireylerin kendi bedenleri hakkında karar verme hakkına vurgu yaparak, yetişkinlerin kendi rızasıyla madde kullanmasının bir suç teşkil etmemesi gerektiğini savunur. Ama çoğu ülkede bireysel özgürlük ortalamanın altında!
Bu politikalar, uyuşturucu kullanımını artırma riskini taşısa da, genellikle daha kapsamlı bir zarar azaltma stratejisinin parçası olarak uygulanır. Amaç, bağımlı bireyleri damgalamadan, onlara yardım elini uzatarak toplumun ve bireyin sağlığını korumak olsa da tüm Dünyada aynı sonuçlar vermeyecek daha fazla insan zarar görecekmiş gibime geliyor. Hele ki bizim ülkemiz gibi bireysel özgürlüklerden imtiyazlı seçkinlere geçiş yaptığımız, beyin göçünün yaşanamayacağı bir geleceğe hızla yol alan bir toplumda.














