DEPREM
Deprem ile birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bunu öğrenmenin iki tipi var. Birincisi; İkamet ettiği, çalıştığı veya sarsıntıya denk geldiği binanın sallandığında ne yapacağını bilemeyen insanlar. İkincisi; yukarıda saydığım binaları, dizayn eden, hesap eden, uygulayan, finanse eden, kontrol eden ve deprem anında yine ne yapacağını bilemeyen insanlar.
Mühendis
Günümüz mühendislik disiplinleri, teknoloji ve bilgisayar desteğiyle birlikte tüm doğa olaylarına karşı daha güvenli, daha sağlam, daha kullanışlı ve daha ekonomik yapıları yapmakta muktedirdirler. Tasarım ve hesap kısmı ne kadar kesin ise uygulama ve malzeme kalitesini yerinde sağlamak o kadar zordur. Bu sebeple saha mühendisliği ve uygulayıcılar ölçü, şekil, miktar ve yerleşim konusunda %100 hassasiyet ile çalışmalıdırlar.
Amaç Ne
Bir de işin parasal boyutu öne çıkarıldığında müteahhitlik müessesesinde zihinsel bir devrim yapılması şart görünüyor. Maksimum kazanç ilkesinden, maksimum güvenlik ilkesine geçilmelidir. Eski çalıştığım ve ilk deneyimlerimi yaşadığım yerel bir inşaat firmasında patronun evine gitmek durumunda kalmıştım ve yapılan sohbet sırasında övünerek şöyle demişti bana “Ahmetçiğim bu evi kendime yaptım ve perde duvarlar ile ekstra güvenli yaptım, şurada, şurada perde kolonlar var” demişti. Bu şu demekti, söz konusu kendim olunca her türlü önlemi alırım, ama diğer insanlar için yapıp satacağım evlerde bu kadar önleme gerek yok.
Ben mi Biz mi
Hani sıkça duyarsınız zaten bu binayı yapan kendine yapmış, burada oturuyormuş da o yüzden daha güvenli imiş. Ya da belediye gelen eski bir binanın sahibi; bu binayı ben kendim yaptım sapasağlamdır yıkamazsınız diye veryansın eder. Bunlar hep şunu gösteriyor bir ben var bir de diğerleri.
Her binayı kendimiz için yapıyormuş gibi, her insanın canı kendi canımız gibi düşünmedikçe, her yapılan binadan çuvalla para kaldırmayı bırakmadıkça her depremde sallanan yalnızca binalar değil insanlığımız da inancımız da sallanmaktadır.