AR DAMARI
Baştan söyleyeyim yapay zekaya da sordum böyle bir damar gerçekten var mı diye, cevap şu oldu: “Ar damarı” diye bir damar, insan anatomisinde fiziksel olarak bulunmaz. Bu ifade, Türkçede “utanma duygusu”nu, “haysiyeti” ve “edebi” temsil eden bir deyimdir. “Ar damarı çatlamış” deyimi ise, utanç duyulacak şeyleri yapmaktan çekinmeyen, utanmaz, aysız ve ahlaksız kişiler için kullanılır. Yani birinin ar damarının çatladığını söylemek, o kişinin utanma duygusunu kaybettiğini, edepsizleştiğini ifade eder.
Keşke Aort damarı ar damarı olsaydı. Keşke gerçekten böyle bir damar olsaydı ve günü gelince çatlamayı da patlamayı da bilseydi. Haysiyet, edep ve utanma insanı insan yapan en önemli davranışlar. Eğer bunlar yoksa ya hırsız ya katil ya şerefsiz ya hain ya da benzer herhangi bir şeysindir ama kesinlikle insan değilsindir.

Anatomik olarak insan ne eksik ne de fazla üstelik Dünya’nın bir çok yerinde yaşamaya uygun tasarlanmıştır. Tamam belki ar damarı gerçekten yoktur ama ondan daha fazlası bir beyin var kafamızda. Belki farkında değilsiniz ama çok korunan en hassas en damarlı! ve bilimin en az keşfedebildiği organındır beyin. Kim bilir belki de ar damarı oralarda bir yerlerdedir de biz bilmiyoruzdur.
Kafatası neden sert?
Beyin o kadar önemli ve bir o kadar da gizemli olmasına rağmen beş duyu organımızın ilettiği veriler ile çalışmaktadır. Milyarlarca nöron ve bağlantılarla yeni doğan bir insanın insan olma süreci duyu organlarının ilettikleri ile şekilleniyor. Bu süreçte beynin algısı insani ve çevresel değerler ile harmanlanıp olgun bir bireye dönüşüyor. İşte bu güzergâh üzerinde iyiyi kötüyü eğriyi doğruyu çirkini güzeli vakti zamanında görmez ise beyin, işte o zaman ar damarı bulunmayan bulunsa da işe yaramayan insan evlatları ortaya çıkıyor.

Günümüz Türkiye’si ne uğruna olduğu belli olmayan bir çürümüşlüğü yaşıyor. Etrafta ar damarı olmayan binlerce insan var. Gözleri var görmeyen, kulakları var duymayan, dilleri var yalan söyleyen. Ne beyinleri var düşünen ne de omurgası var dik duran.













