KAMU HİZMETİ
Kamuda teknik hizmet sınıfında çalışmak öyle sanılanın aksine kolay değildir. Müteahhitlik ya da ticaret yapan kişiler genellikle kendi kurallarını kendileri koyarlar. Kiminle çalışacağına, nerede çalışacağına, ne yapacağına kendisi karar verirken, kamu hizmeti ise bu kadar seçme özgürlüğüne sahip değildir.
Artı Eksi
Kamuda çalışırken sadece yasalara uygun çalışmanın yanında yöneticilerin de yapmak istedikleri önemlidir. Her kamu bölümünün yetki, görev ve sorumlulukları önceden belirlenmiştir ve farklı hizmetler için farklı isimlerde bölümler oluşturulmuştur. İşin ilginç yanı bir çok kamu çalışanı bu işe talip olurken tam olarak ne ile karşılaşacağını bilmez. Genellikle şöyle düşünülür, uzun vadeli iş garantisi, belli mesai saatleri, hafta sonu tatili, resmi tatiller ama bütün bunların karşılığı iki çalışan ile ancak yaşanabilecek bir ücret.
Son yaşanan deprem sonrasında ekranlarda çok sıklıkla mühendislik ve müteahhitlik konularında tartışmalara şahit olduk. Bu süreçte en çok dikkatimi çeken japon bir uzmana sorulan “Sizde denetim sistemi nasıl kimler denetliyor?” sorusuna verilen cevaptı; bizim insanlarımız yasalar ne diyorsa onu zaten yaparlar ve kimse aksini düşünmediği için denetleyen bir kurum yada kişi yoktur!! Bu cevabı hiç kimse beklemiyordu, tıpkı seçimlerde sandık güvenliği için yeterli tedbir alındı mı sorusuna Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevap gibi; biz sandıkları neden korumak durumundayız?
İslam ülkesinde elinden ve dilinden emin olunan el emin felsefesinin olması gereken yerde hemen hemen her alanda hırsızlık, kaçak, hile, kolay para gibi tüm kötülükler içimize kadar işlemiştir. Bu kadar yerleşik bir sistemi sadece kamu hizmeti veren insanlarla düzeltmeye çalışmak ve bunun olabileceğine inanmak olsa olsa saflık olarak tarif edilebilir.
Ahlak
1999 depremi sonrasında imar denetiminin kamu tarafından sağlıklı yapılamadığı gerekçesi ile yapılan yasal düzenleme tüm denetim sorumluluğunu özel denetim kuruluşlarına verdi. Oysa müteahhitlik yapabilmenin de çok ciddi şartları olması gerekirken bu konu tamamen es geçildi. Yapı veya arsa sahipleri için işini layıkıyla yapan müteahhit bulmak tamamen şansa kalmıştı. Noterlerde yapılan tip sözleşmeler sadece evraktan ibaret olup olası hiç bir sorunu çözmüyor. Yapı denetiminin kendine hayrı yok, bu durumda vatandaş önce soluğu belediyede alıyor, olmadı büyükşehir, olmadı valilik, olmadı cimer. Mahkemeler son çare ama oralarda da süreç o kadar uzun sürüyor ki o yüzden sona kalıyor.
Toplumun her kademesinde her birey sorumluluk sahibi olursa tıpkı Japonya’daki gibi denetlemeye veya sandıkları korumaya ihtiyacımız kalmaz. Yoksa ne mi olur; ahlaksızlık yapanların zorbalığı hukuk mukuk dinlemez, kamu görevlisini darp edip bir şey elde ettiğini sanar. Oysa eğitim ve bilinç ne kadar yüksek olursa kamu hizmeti de o kadar sorunsuz olur.