SANDIK
Sandıkların bir çok çeşidi her birinin de ayrı ayrı değeri var. Özellikle ahşap malzemeden el emeği göz nuru yapılmış ve çeyiz için kullanılan bir sandık evvelden hemen hemen her evde olurdu. Son zamanlarda sandık denince akla gelen en popüler olanı çok yakında yüzleşeceğimiz oy sandığı.
Çeyiz sandığı ne kadar kapalı ve özenle yapılmış olursa oy sandığı da o kadar şeffaf ve güvenli olmak durumunda. Önceki yıllarda yapılan seçimlerde kullanılan sandıklar gerçekten de ahşaptan idiler. Şimdi seçimin şeffaf ve adil yapılmasının bir simgesi olarak sandıklar şeffaf plastikten yapılmış olsa gerek. Ama seçimlerde olan tek şeffaf şey de sadece bu oy zarflarını attığımız sandıklar olsa gerek.
Tarafsızlık
Eskiden seçim kararı alınıp seçim takvimi açıklandığında üç tane başkan istifa eder yerlerini parti mensubu olmayan bürokrat bakanlara bırakırlardı. Seçimlerin adil, tarafsız ve herkese eşit mesafede yapılması için bir demokrasi geleneği idi. Seçim güvenliği, vatandaş hakları ve Yüksek Seçim Kurulunun tarafsızlığı milli idarenin tecellisi için olmazsa olmaz temel ilkelerdi. Oysa şimdi kendisine oy vermeyenleri istedikleri her şeye benzeten, çeşitli argümanlar ile aba altından sopa gösteren kısaca her vatandaşa aynı yaklaşmayan bir taraflı bir bakan grubu var.
Her iktidar demokratik bir ülkede sandık ile gelir sandık ile gider, normalde olması gereken budur. Sandığın gücü o kadar büyük ve kutsaldır ki onun içinden çıkanlar görev süreleri boyunca yönetmenin ve iktidarın ağır ağır etkisi altında kalırlar. İşin ilginç tarafı bu zehirlenmenin dozu giderek artar ve güce sahip olanlar bunun farkına varamazlar. Bunu önlemenin yolu önceden sınır getirmek ve bir süreye bağlamak olabilir. Ama bunun da bütüncül bir demokrasi için yeterli olmadığını da görüyoruz.
Oy Sayısı
Benim şöyle bir fikrim daha var; bir toplumun tüm bireyleri aynı olamayacağına göre hayat görüşleri de yaşam biçimleri de farklı farklı olacaktır. Ancak ülke sadece çoğunluğun isteklerine göre yönetilecektir çünkü seçimler her yenilendiğinde yine çoğunluk seçilecek sadece isimler farklı olasada aynı kafa yönetimde olacaktır. Sandıktan çıkan sonuçlara göre yani toplam verilen oyun sayısına göre bir hesap yapılıp yönetim süresi belirleyelim. Diyelim ki 10 yılda bir seçim olsun, en çok oyu alan veya ikinci turda %50 yi geçen bu sürenin yarısında ülkeyi yönetsin, ondan sonra gelen ikinci yüksek oy alanlar da kalan süreyi yönetsinler. Yani kısaca oy dağılımında göre yönetim süresi belirlensin.
Bu sistem ile yönetim hakkı her kesime mevcut durumdan daha adil bir şeklide dağıtılmış olur. Bunun sakıncalı olup olmadığı tabi ki tartışılır ve ülkenin temel taşları güvence altına alınır ise pekâlâ uygulanabilir. Akıl akıldan üstündür ve ülke olarak bizim içimizdeki her akla ihtiyacımız var. O yüzden demokrasiler için en önemli an sandık başında olduğumuz andır.