1 MAYIS
1 Mayıs denince aklımıza neden kırmızı bayraklar, orak çekiçler, sol örgütler, maskeli yüzler, taşlar sopalar, toz duman gaz ve gözyaşı geliyor. Resmi tatil ve işçi bayramı olarak kabul edildikten sonra bile bu sefer de bu bayramı kutlamak, Taksim’e çelenk koymak, daha önceki yıllarda ölenleri anmak sürekli bir mesele oluyor.
İşçilik
İşin komik tarafı Rusya’nın Berlin duvarı yıkılmadan önceki komünist yönetiminde sanki tüm çalışan işçiler ve emekçiler emeklerinin karşılığını alıyorlar da hepsi refah içinde yaşıyorlarmış gibi 1 Mayıs’ın sadece onlar tarafından kutlaması. Oysa Dünya’nın düzeni nerede ve hangi coğrafyada olursanız olun her tarafta aynı. Bir tarafta toplam nüfusun en üstteki kaymak tabakası diğer tarafta da onun altında nefes alamayan ve hayatta kalmaya çalışan ezilen tabaka. Sadece sloganlar farklı ama sonuç aynı.
Oysa sadece senede bir gün, tıpkı benzer diğer senede bir günler gibi, ne kadar kutlarsanız kutlayın topu topu 24 saati geçmeyecek istekler, talepler, görüşler, dilekler, kutlamalar ve eğlenceler yapılacak ertesi günü düzen kaldığı yerden devam edecek. İşçiler ve emekçiler yine çalışmalarının karşılığını alamayacaklar.
İşçi Partisi
Ülkemizde halinden memnun olmayan bir işçi nüfusu gerçekten olmuş olsaydı, yıllardır siyaset yapan İşçi Partisi’nin bir şekilde ciddi bir gücü ve siyasi ağırlığı olurdu. Avrupa’da da durum farklı değil, pek çok medeni ve gelişmiş ülkede İşçi Partisi’nden iktidara gelmiş olanlar bile oldu ama ne değişti ki hayatlarında. İşçiler patron mu oldular patronlar işçi mi oldular. Olsa olsa ücretler, çalışma şartları ve sosyal haklar biraz iyileşmiştir ama gelişmiş ülkelerde bu hakları zaten vermişlerdir.
Demem o ki çalışanın alın teri, emeği ve iş gücü hangi görüşte olursa olsun aynıdır. Kapitalizm sağ sol bilmez hepsini sömürür. O yüzden 1 Mayıs’ı sadece insan odaklı olmak üzere Dünya’nın bu zor günlerinde sektör, cinsiyet, din, siyaset gibi kalıplara sokmadan sadece çalışanlar olarak, geleceğimizi tartışmaya, iyileştirmeye ve düşünmeye ne dersiniz?