TÜRKÇE
Her konuşulan dil canlı bir varlık gibidir. Türkçe de tarih boyunca Uzak Doğu’dan Avrupa’ya oradan tüm Dünya’ya yayılmış ve bu süreç içerisinde her bölgede farklı farklı şekillere bürünmüş.
Konuşmak Başka
Türkçe ile konuşarak iletişim kuran bizler bu canlı varlığın birer hücresi gibiyiz. Duyuyoruz ve söylüyoruz. Bunu yaparken tam duyduğumuz gibi iletemediğimizde kendimize göre farketmeden minik minik değişiklikler yapıyoruz ama farkına değiliz. Bu durum uzun yıllar süregelen bir değişim yaşatıyor. Bazı harfler yumuşuyor, bazı harfler değişiyor, bazı harfler yok oluyor, bazı yeni sesler veya harfler çıkıyor. Ulaştığımız ve karıştığımız diğer diller ile alış veriş başlıyor, bizde karşılığı olmayan kelimeler bir süre sonra herkes tarafından benimsenmiş ve artık bir Türkçe gibi kullanılmaya başlıyor.
Hepsi İç İçe
Globalleşme ya da küreselleşme dediğimiz koca dünyanın gelişen teknoloji ile giderek küçülmesi ve en nihayetinde cebimize bile girmesiyle diğer dillerin fark edilmesi de kullanılması da buna paralel arttı. Özellikle çokuluslu şirketlerde çalışanlar ve ya uluslararası işleri olanlar bu ikilemi oldukça yoğun yaşayıp Türkçe içerisinde yabancı kelimeleri de kullanarak karışık bir dil kullanmaya başladılar. Bunun skeci bile yapıldı ama bir taraftan gerçekten çok komik olmasına rağmen bir taraftan da oldukça düşündürücü.
Z Kuşağı
Bir diğer etkileşim de bilgisayar yazılımları ve onun kendi dilleri. Her yeni Z kuşağının kendi dönemine göre sıklıkla kullandığı kelimeler, kısaltmalar veya tarifler de iletişim amaçlı kullanılıyor ve dilimize yerleşiyor. Bunu önlemek sadece yasaklamalar ile mümkün görünmüyor, yabancı kökenli olarak dilimize giren kelimelere türkçe karşılık bulmaya çalışmakta da oldukça zorlanıyoruz. Ya uygun kelime bulamıyoruz ki bazıları o kadar garip ki yerine ullanmak mümkün değil ya da tam karşılığını bulamıyoruz.
Ben kendi yazılarımda da farkına varmadan pek çok yabancı kelimeyi türkçeleşmiş haliyle kullanıyorum. İnternet sayfam bir kişisel blog ve sloganımda da “blog” geçiyor. Türkçe tek kelime ile karşılığı yok, hatta Türkçe tanımı yok. İngilizce tarifi şöyle; “a regularly updated website or web page, typically one run by an individual or small group, that is written in an informal or conversational style.”
Aslında kafanda kurduğun düşünceleri kelimeler ile yazı dökmek ve demek istediği anlatmak o kadar güç ki. Aynı sorunun yabancı kelime olsa da olmasa da kanun ve yönetmeliklerde de yaşıyoruz. Okuduğumuz bir mevzuat metnini – ki hukuki terimlerden bahsetmiyorum bile – anlamak için bazen bir kere okumak değil bir kaç kişinin çok kez okuyup tartışması gerekiyor.
Bu gidişle ileride bir gün her türlü yerden kullanılarak toplamış ortaya karışık bir dil ortaya çıkacak ve biz bu kullanımların içerisinden Türkçe olanlarını cımbız ile ayırabileceğiz.