İSTANBUL 2022

4 min read

Beşyüzaltmışdokuz yıl önce surlarla çevrilmiş şimdiki Fatih ilçesini ele geçirmek o zaman için büyük İstanbul’u fethetmek demekti. Bugünün İstabul’u ile kıyaslanınca insana çok büyük gibi gelmiyor ama her hadiseyi olduğu zamana göre değerlendirince işin esası anlaşılıyor. Düşünün ki gemilerin Haliç’e girmesini engelleyen bir zincirden bahsedilir de bu zincirin neden imha edilemediği açıklanmaz da belki daha zoru olan gemilerin karadan yürütülmesi anlatılır. Dört tarafından kuşatılan bir kale ne kadar uzun hayatta kalabilirdi diye düşünürken o zamandan kalan ve hâlâ ayakta olan eserleri görünce onu fethetmenin ne kadar değerli olduğunu kavramamak mümkün değil.

Adı Efsane

Tarih o zaman yazıldı, öyle ya da böyle, el değişmesi çok da kolay olmayan efsane şehir 1453 yılında en önemli ve köklü değişimlerinden birini yaşayacaktı. Tarih öncesi dönemi saymaz isek M.Ö. 667 ile M.S. 330 arasında sadece bugünkü Topkapı Sarayının olduğu bölgede Bizantion ismi ile 330 ila 1453 arasında önce Roma sonrada Bizans döneminde Konstantinapole adı ile yaşamış, 1453 ile 1922 yılları arasında Osmanlı’nın başkenti olarak önceleri Konstantiniye sonraları Babı Ali, Dersaadet, Payitaht, İstanbul, İslambol gibi isimlerden sonra Türkiye Cumhuriyeti ile nihayet İstanbul olarak tarihteki yerini almıştır.

İSTANBUL

Birinci Dünya Savaşından sonra belki de son kez el değiştirecek iken Kurtluş Savaşı ile “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyebilecek kadar büyük bir yürekle adeta yeniden Türklerin eline geçen İstanbul bugünkü ekonomik, jeopolitik ve nüfus değerleri ile bakıldığında şehirden çok bir ülke görünümündedir.

Şehir Planı

Eğri oturalım ama doğru konuşalım; biz ülkemizi nasıl büyüttü isek İstanbul’u da öyle büyüttük. Özellikle dış borçlanmanın başladığı dönemle birlikte ülke nasıl kontrolsüz borçlandı ise İstanbul’da kontrolsüz büyüdü. 1933 ila 1951 yılları arasında Henri Prost planı, Prost sonrası Müşavirler Dönemi, 1960 sonrası Menderes döneminde yapılanlar, İller Bankası İmar Planlama Müdürlüğü ve Prof. Luigi Piccinato’nun Planlama Çalışmaları, 1964 yılında ilk 1/5000 Sur İçi İmar Planı, sonrasında Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu (BİNPB) ve Metropoliten Ölçekte Planlama (1965-1984) çalışmaları ile 1/25000 ölçekli plan çalışmaları, 1972 yılında Boğaziçi Köprüsünün yapımı ile birlikte Dünya Bankası desteği ile köprü gelişme bölgeleri, 1978-80 yılları arasında Silivri ile İzmit arasında metropolitan alan büyüklüğü benimsenerek daha büyük ölçekte planlar yapılmak istenilmiş, 1980 darbesi sonrası oluşan büyükşehir terminolojisi, 1983 Boğaziçi Koruma Kanunu derken 1985 İmar Kanunu.

vikipedi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Bu kanun ile planlama yetkisinin Büyükşehir Belediyesine geçmesi ile 1995 yılında yapılan 1/50.000 ölçekli ilk plan. 3030 sayılı yasa ile kurulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı 1984 yılında ilk dönemine girerken 2981 sayılı İmar Affı yasası çoktan çıkmış ve yasallaşmış binlerce kaçak binayı kucağında bulmuştu. Sonrasında yapılan planlar, planlar, planlar ve hâlâ yapılan planlar, planlar, planlar. Akademik olarak kime sorarsanız sorun herkes bir şehir için plan olmazsa olmaz der, bu bize böyle anlatılmıştır.

Ama gelinen bunca yıldan sonra ve özellikle de ilk imar affından sonra ne kadar plan yapmışsak yapalım şehirlerimizi kontrol edememişiz. Öyle ki bu sefer de plan yaparak şehrin içinden geçmişiz. Günümüze gelince de depremin getirdiği “Kentsel Dönüşüm” bahanesi ile nüfus üstüne nüfus koymaya buna göre plan yapmaya devam ediyoruz. Sizce de bu işte bir yanlışlık yok mu?

İSTANBUL TARİHÇESİ

İBB İNTERNET SİTESİ

Not: Üstteki resim Benreis – Yükleyenin kendi çalışmasıdır. CC BY 3.0, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=48164717

+ There are no comments

Add yours